bu kadar düzgün türkçe yazabildiğinize göre rus değilsiniz sanırım. yani bu havada denize giremeyeceğinize göre deniz kum güneşi napcanız, bırakın ruslar yüzsün 20 derecede antalyada. ben mardini öneririm, tam mevsimi. midyat özellikle balayına güzel bir seçenek olur.

ağustos ayı için tavsiye bekliyorduk yalnız şu an için değil

adının sevim olduğunu biliyorum sadece.

hastanelerde ebe değil kadın doğumcu oluyor, bir tür doktor kadın hastalıklarına da bakıyor. jinekolog yani. annem o doktora güvendiği ve iki çocuğunu da onla doğurduğundan, sonrasında menapoz döneminde de aynı doktora gitti. ben de küçüklüğümde görmüştüm ama ebem demedim tabi. doktor göbek bağını kesip hemşireye veriyormuş, hemşire silip yıkayıp sarıp bebeği durumuna göre kuvörze koyuyor ya da anneye veriyor. aile mensubuna verileceğini sanmıyorum ameliyat sonuçta ve göbek bağı kesilene kadar normal doğumda dahi riskli bir durum bebeğin nefes almaya başlaması.

tanımıyorum ama şimdiye kadar hakkında hiç iyi şeyler duymadım.

Ben tanımıyorum ama annem ne zaman mevzusu olsa hemen başlar benim ebem annem diye.. Anneannem kendi kendine doğurmuş annemi..

Anadolu'da hala pek çok köyde doktor yokken herkesi kadin doğumcular doğurttu sanmak, süpermiş. ailemdeki bikaç ebeyle tanıştırayım sizi dağ köylerinde anne karnında ölmüş bebekler kadın ölmesin diye döşekte nasıl doğurtturulur anlatsınlar.
Efendim bendeniz, 30 sene önce bir ilçe hastanesinde doğmuşum. Doktor haftasonu kafayı çekmeye gittiği için annem 48 saat bağırmış (ilk doğum ve vajina çatısı anatomik olarak dar bir fiziğimiz var, bebekler de iri, al sana bela)
kadıncağız bu nedenle doktorun adını hatırlamak bile istemiyor. sonraki doğumlarını ebeler yaptırttı, en küçük kardeşimi mahallenin ebesi gelip evde doğurttu -doğum süper bi olay bence herkes izlemeli-. çünkü annem kadın doğumculardan nefret ediyor...
ebe bizde de büyükanne demek

adını falan hiç bilmiyorum. sadece annemin yanındayken annemle kısa bir muhabbet etmiş. kocamın adı süleyman'dı, vefat etti, bu bebeğin göbek adı da süleyman olsun demiş. anacım da kabul etmiş.

tanıyorum. hatta her bayram mahalledeki bütün çocuklar el öpmeye giderdik.

@niye ama

öyle bişey sanmadık yav. herkes istediğini açıklayabilir cevap olarak.

daha yeni açılan bir üniversite hastanesinde ihtisasını yapmakta olan bir jinekolog adayı tarafından doğurtulmuşum. 4,5 kiloluk da bir bebek olarak dünyaya gelmişim, iyiymişim bence...

ebelik diye bir bölüm var. normal doğum olunca genelde doktorlar değil ebeler doğum yaptırıyor.

bir defa annemin doktorunun semtinde dolaşırken (10 yaşlarında falan)yolda gördüm bak bu kız vardı doğumda demişti annem.. yüzünü hatırlamıyorum.
ebe değil hemşireymiş mesela bu.
hastanelerde doktor olur +hemşire vs..
ebe, o zamanlarda (en az 20 yıl öncesi) evde normal doğum yaptıranlar oluyor..
ilk eline alan dediğim gibi değişir..
doktor varsa doğumda evet, doktordur ilk eline alan.
aileden biri doktorsa evet, değilse imkansız. ilk saniyelerde nefes falan almıyor /ya da az alıyor bebek..poposuna vurmak bile ağlatmak (ki bağırınca ciğerlere oksijen girsin, oksijen girdikçe yandığı için ciğerler daha da ağlasın vs) önemli bir olay.
erkek ebe var.
ebababayı bilemiycem.

@ ermanen, ebe değil kadın doğumcu oluyor yazan arkadaşa binaen yazmıştım :)
ayrıca bugün için değil burdakilerin en azından bir 20 sene önce doğmuş olacağını düşünerek yazmıştım...
gerçi bugün bile parasını vermezsen uzman doktorun ameliyatına girmediği bir sağlık sistemimiz var onu geçtim doğduğum o ilçe hastanesinde hala ve hala (ilçe de 100 bin nüfuslu)operatör kadın doğumcu yok! geçen ay bu yüzden yengemi kanamadan kaybediyorduk neredeyse...komşu ile gidene kadar, ölümden döndü. metropollerin steril ortamlarında yaşamıyor herkes küvözlerde falan filan...
göbek bağı konusu da: saklanan göbek bağı zaten anneden kesilen bağ değil ki o kesiliyor orada onun işi bitiyor plesanta (eş) annede kalan bağ herşey aynen çöpe. Daha sonra o göbeğin bebekte kalan kısmı "düşer" saklanan bu düşen kurumuş kısım. O da kaç gün sonra düşerse.
doğum anında hemen saklanan göbek olsa olsa kordon kanı olur o da çok ekstrem bir durum zaten rutinde yok.

beni doguran doktorla annem ayni yerde calisiyor, ogle yemeklerinde kafeteryada goruyormus.

das weisse band.
amour.
...

bilumum haneke filmi.

ruby sparks izlemediysen guzel filmdir.

mr.nobody

(bkz: incendies)

ömrümden 5 yıl falan yemiş olabilir bu film.

incendies +1

das experiment.

Amores Perros www.imdb.com

www.imdb.com

önceleyin incendies'in duyurudaki resmi tavsiyecisi gibiydim, neyse ki bayrağı almışlar elimden.

kafa tutmalı lars von trier var bi kaç tane
izlemediysen (bkz: constant gardener) uluslararsı şeylere kafa tutmalı
eskidir ama severim (bkz: dalgaları aşmak ) (breaking the waves) dini/ahlaki kafa tutmalı, bol acılı

tzametiyi izle.

istediğin her şeyin içinde olduğu bir film: the broken circle breakdown

annem yaptı, dağıttı ama bize de kimse getirmedi. ermeni teyzeler çok güzel yapıyordu ama taşındık :(

bu yıl bize de kimse getirmedi ya =(

bize de kimse getirmedi :(

öğrenciyi aç bırakıyorlar lan, ayıp.. çok ayıp.. kınıyorum.

geçen sene dolapta koyacak yer kalmamıştı, bu sene daha tadına bakmadım. yazık vallahi çok canım istiyor.

(bkz: the purple rose of cairo)
(bkz: paris,texas)
(bkz: den brysomme mannen)
(bkz: le roi et l'oiseau)
(bkz: adaptation)
(bkz: days of heaven)
(bkz: viridiana)
(bkz: die ehe der maria braun)
(bkz: the last seduction)
(bkz: upstream color)
(bkz: letyat zhuravli)
(bkz: sommarnattens leende)<bunu ve bir yukarısındakini çok öneririm.

İzlediğini tahmin ede ede yazıyorum, bir daha analım bu güzel filmin ismini.

500 Days of Summer

Belki izlemişsindir ama Bitter Moon tam ama tam istediğin film.

Reconstruction
www.imdb.com

www.imdb.com
lovers of the arctic circle
izlemediysen aradığın film bu.

seeking a friend for the end of the world

hiçbir şey bir
the english patient değildir bence.

www.imdb.com

babam hem karakter hem tip

Karakter anne, tip babaanne

karakter olarak halama benzetiyorlar,komikmişim onun gibi.burun yapımız da benziyor.

Tip olarak annem derler
Karakter olarak babam diyor annem, bazen halan gibi konusma da der, babam da annen gibisin ayni der.. olaylar olaylar

tip olarak annem karakter olarak annemin deyimiyle "ayni nenesi! "

tip hala, karakter hiç kimse.

Tip anne,baba,hala karisimi;karakter konusu muamma.

babama benziyorum..

tüm sülalem akraba olduğu için pek fark etmiyor aslında hepsi aynı ataya çıkıyor 2 nesil yukarıda.
göz-saç annem/teyzem, kaşlar babam, kemik yapısı babam, esmerlik ve vücut dilim büyük halam. huyum meçhul kimseye çekmemişim...

anneme hem tip hem huy olarak

tip baba, huy benzersiz.

Karakter olarak halamın oğluna benzetiyorum kendimi. Tip olarak kimseye benzemiyorum. Tipsiz olmak böyle bir şey :(

tip olarak teyzeme benzetiliyorum.

anneme benziyorum.karakter olarak anne-baba karma

Genetik olarak babamin kopyasiyim tipim ayni.. karakter olarak amcam

ne tip olarak birine benziyorum ne de karakter olarak. hatta karakter olarak dünyada bir eşim daha olduğuna inanmıyorum.

karakter anne-baba karışık, biraz ondan biraz ondan. tip sadece baba.

sirince
gokova korfezi akyaka
iztuzu plaji

kas, heybeliada, moda.

akyaka (muğla) +1

(bkz: saros körfezi)

ama orayı da mahvetmeye başlamışlar sanırım...

Kaş, limanağzı.

şubat ayında bursa mudanya. Deniz kıyısında kar

ünye

bolu abant.
4-5 ay kadar önce çadırlı kamplı bir etkinlik şeettik, çok hoşuma gitti. orayı kar yağdığında düşünemiyorum.

su samuru yaşam alanı yazıyordu tabelada yahu! daha ne olsun?

Doğu karadeniz'in herhangi küçük bir köyü. Ama evlerinin tümü ahşap olacak.

nere olduğunun çok önemi yok ama elektriğin olmadığı ve telefonun çekmediği bir yaylaya gitmiştik. cereyan bağımlılarına işkence olur ama zaten siz huzur arıyorsunuz.

kıyıköy de olabilir.
gidilecekmekanlar.blogspot.com

hayır.

bangır bangır çalması hiç hoşuma gitmiyor.. sırf bu yüzden girmediğim mağazalar oluyor..

çabuk çıkma sebebim, zaten alış verişten nefret ediyorum..

kısık seste sakin müzikler olursa hoşuma gidiyor, diğer türlü, bir şey alacağım varsa bile bakamıyorum, çıkıp gidiyorum..

yok hocam, dışarda zaten ses içerde ses. yok.

evet hoşuma gidiyor. özellikle o dönem popüler olan yabancı şarkılar çalıyorsa özellikle hoşuma gidiyor.

hayır. müşterilerin gürültüsü zaten kafa ağrıtıyor bir de müzik çekilmiyor...

bangir bangirsa hic hosuma gitmiyor. hafif caliyorsa fena degil.

hayir.

cok alakasiz yerlerde cok komik muzikler caliyor o zaman hosuma gidiyor.
sozlere hic bakmiyorlar listeye koyarken heralde en son watson's ta miydi nerdeydi ana avrat duz giden bir rap parcasi caliyordu :)
onun disinda gitmiyor ozellikle yuksek sesliyse

hayır. bir de sesi kısmalarını rica etsek, tripler tripler... itici

hayır

asla asla asla.

sadece önünden geçerken bile rahatsız oluyorum. şikayet edesim var ama ilgilenmezler biliyorum.

kişiye-ruh haline-girilen mekana vs. göre değişir bence, genelleme yapmak zor. mesela şöyle mağazaların bulunduğu yerlere girerken metal müzik sesi duymak hoşuma gidiyor. 2.bp.blogspot.com

hayır hoşuma gitmiyor.

hani bi karikatür vardı . "LSD kullanmayın düğüne gidin" diyordu.

aynı düğün efekti. aynada sağa sola gidiyorum falan filan..

gidiyor. çünkü müzik çalınmasa bu sefer de özellikle büyük bir kadın güruhunun sesini duyuyorsunuz. en azından müzik kapatıyor. yani müzik çalınmasa da mağaza sessiz olsa evet hoşuma gidebilirdi ama zaten içerideki kalabalığın sesi var her türlü. bu yüzden müzik tercihim.

gitmiyor. hiç fon müziği çalınmayan yerleri tercih ediyorum veya çalan yerlerden müziği kapamalarını rica edip öyle alışveriş yapıyorum.

Hayır.
Sırf bu yüzden gitmediğim...+1
Çabuk çıkma sebebim +1
Hiç müzik yoksa rahat rahat girip alışveriş edebiliyorum.

hayır

Evet. Muzigi her halukarda severim.

before sunrise

blue valentine biraz depresif olabilir yildönümü icin.
groundhog day tavsiye ediyorum ben.

true romance

güzel bir film için: groundhog day+1

evliliği bitirmek için: requiem for a dream.

across the universe

doktora giderek.

advest+1
zencefille bal da iyi geliyor

hayir bu koyden olsam nolcak+1

aynı derdi çekiyorum şu an. zencefil tozu+bal karıştırıp yemek demeye geliyordum sabahtan beri muhabbeti döndü.
bi de ılık suya karbonat karıştırıp(belki biraz da tuz) gargara yapabilirsin belli bi süre için de olsa öksürüğü yatıştırıyor.

Eczacı tavsiyesiyle antibiyotik aldım, geçirdi bir günde.

(İlaç konusunda eczacılara daha çok güveniyorum.) Siz doktora gidin gene de.

:) şaka yapıyorsunuz değil mi? gerçekten bilinçli bir insan olarak doktora gitmeden eczanedeki ilkokul mezunu kalfanın tavsiyesiyle antibiyotik alıp kullanmadınız? yok canım o kadar değildir.

yazdığımı açayım biraz daha. ben doktorum. size cevap da verdim dikkat ettiyseniz. her çeşit antibiyotiği de bilirim. hangisi zaturee'de verilir, hangisi tonsillitte ilk tercihtir, hangisi idrar yolu enfeksiyonunda yazılır. hepsini bilirim. lakin dikkat ettiyseniz buna rağmen size herhangi bir ilaç tavsiye etmedim. etme şansım yok çünkü. neden? sırtınızı dinlemedim ben. boğazınıza da bakmadım. öksürük balgamlı mı balgamsız mı, balgamlıysa ne renk balgam var, sigara içiyor musunuz bilmiyorum. burnunuz akıyor mu belli değil, başınız ağrıyor mu belli değil. kaç gündür hasta olduğunuz, daha önce ilaç kullandınız mı belli değil.
raftaki ilacı size veren eczacı kalfası veya eczacı bunları yaptı mı? muayene etti mi? hayır tabi ki. ne yaptı? daha önce doktorların sıklıkla yazdığını gördüğü, tahminimce ikinci veya üçüncü kuşak sefalosporin ilaçlardan bir tanesini size verdi. hadi iyi niyetli bir çocuksa amoksisilin-klavunat vermiştir.
peki ben bilmiyor muydum buradan size şu antibiyotiği alın demeyi? öksürük şurubu bile söylemedim hatta. hastanın sırtını dinlemeden öksürük şurubu bile reçete edilmez çünkü.
aktif çalışan eczacıların mesleklerine saygım sonsuzdur. lakin kendini doktor zanneden, hastalara ilaç tavsiye eden, kendince tanı koyan bir takım geri zekalılar türedi. onları da suçlayamıyorum gerçi. türkiye'de hastalar bile kendi kendilerine tanı koyup ilaç başlarken eczacının bu hakkı kendinde görmesi kadar doğal bir şey yok. ölçtüğü tansiyon(normal bir ülkede eczane neden tansiyon ölçer?) yüksek çıkan hastaya kendisi tansiyon ilacı başlayıp bana ilacı yazdırmaya gönderen eczacı gördü bu gözler.
ülkede çok ciddi bir sağlık sistem sıkıntısı var. bunu yurtdışında daha iyi algılıyor insan. bir süredir çok şükür almanya'da yaşıyorum ben. eczacı tavsiyesi ile almayı geçin, reçetesiz antibiyotik almayı düşünemiyor bile insanlar. çünkü sağlıkları önemli. insan hayatı kıymetli burada. eczacı lobisinin batarız:( laflarıyla halkın sağlığıyla oynanmaz, reçetesiz ilaç satışı yapılmaz. bir gün türkiye de sağlıkta gelişmiş ülkeler arasına girer inşallah.
o zamana kadar allah yardımcınız olsun.
edit: bir de doktorlara öz eleştiri yapayım. özellikle bu antibiyotiklerin bu kadar ayağa düşmesinde kendisine gelen hastayı muayene etmeden antibiyotik yazan geri zekalı meslektaşlarımın da rolleri var. onlar da sağolsun.

nasıl yani. o sabit bir şey ki.

asdhjkhskjk.

anlamadım yani. bunu nasıl sordunuz?

not: hayır yani alttaki herkes bana destek erip aynı şeyi kopi peyst edip "aa nasıl yani bunun neyi sze ters geldi dese toplumsal kıyıma mı uğrarlardı. sorarım size alttakiler. eğlencemize votka limon."

uiekmlimklemi

(f klavye)

Genel de tek elle gülünür. Yani: asdasfdadad

asgfdgajdglkdhdf

Ksjdjsha (mobil)

asdfasdfa

asdasdfasdasfd

dswedssdrewewqa

kafamı klavyeye vurarak random güldüm

sfasdasadfad

asdfghjkl

edit: asdfghjkasdfghjklş

ehuehueheueheue

vndslknvls

bu
yani benim elim hep space in üstüne gelio
cbvbcbccxcv gibi

bi de cidden gülüyorsan
AHAHAHAHHAHAAAA yapıyorum :D

tam benlik bi ismis.

hfsdkfsdkjfh

aslfjkjafllk

ahaha. noktayı kesinilkle unutmuyoruz

shkdkfagjshska bu benim de içime sinmedi ya. Genelde bir iki harfi değiştirebiliyorum :(

asdkasnfajlsfbsal

mutlaka asd ile baslamali ve icerisinde j ve h olmalidir.

neye güldüğüme göre değişiyor
-sdfghjkl
-ihihihihi
-ahahahah
-ahaaaaah
-ısısıısısı
-zıhıhı
-nıhıhahaha
-ah hah hah hayt

agdsfashgafhgf

eyjafjallajöküll...

:D

yağda kızartabilirsin. patates, patlıcan, biber kızartırsın yoğurtla yersin. sizinkinin biberi biraz çok olur. kızartmadan önce bıçak ucuyla delikler aç küçük küçük. dikkat et kızartırken patlar.

çıtır çıtır yiyebilirsin de.

domatesle biberi küçük küçük doğrayıp pişirip öylece yiyebilir, sos olarak kullanabilirsin.

bizim bi tanıdık biberle loru tavada çok az zeytinyağıyla pişiriyo kahvaltıda. ben hiç beğenmedim o ne la öyle.

bence biberi tüketmenin en güzel yolu içine beyaz peynir koyup yemektir ama mevzu bahis beyaz peynirlerin kilosu 20 liradan aşağı olmadığı için bunu eleyebiliriz.

çok yersen usanırsın. bence de konserve yapabilir ya da kurutabilirsin.

konservesini yapsan lazim oldukca kullanirsin. durur kavanozda bozulmaz da.

ben olsam konserve yapmam, botulizmden tırsarım. kızartıp buzluğa göm. mis

kırmızı biber konservesiyle aynı mı yapılışı?

Kurutup kışın yağda soğanla kavurabilirsin

menemen harcı yapıp konserve olarak saklayabilirsin. yemeklik olarak 2-3 çeşit doğrayıp dondurucuya atabilirsin.

dilimleyip, kızartıp yoğurtlayabilirsin.

turşu yap

bende de var aynısı normaliz bence.

normalsin.

Bende genelde iki uc kisi konusuyor
Hepsi de benim.

Ben de yapıyorum, hatta ikili konuşmada o kadar konuşmuyorumdur. Hatta bazen kaptırıyorum, hayalimdeki cevap ağzımdan sesli olarak çıkıyor.

uykuya dalmadan önce oluyo bana da. normaliz normal.

o sırada hayatımdan memnunsam konuşmam, yok eğer beklediğim/istediğim ama elde edemediğim bir şey varsa bol bol düşünür, konuşurum.

ben kendimi azarlayıp daha sonra diğer kendimle yine kendimi göt ettim bi kere. Tartıştım felan.

aynısı bende var fakat ben hiç "ben napıyorum ya" demedim. demem de. inanılmaz zevk duyuyorum bundan.

ohooo o bişey mi. Ben karşımda biri varmış gibi dakikalarca konuşuyorum tartışıyorum.Dimi ya dediğim bile oluyor. o derece.

Sorun yok. Bende yapıyorum gece uyumadan.

yapıyorum ama yapmamaya çalışıyorum zira kafamda kurduğum senaryo ile gerçekleşen çok ayrı oluyor.

Seninki yine iyiymis;kendimle kavga ettigimi bilirim ben.

Bende de çok var. Hatta ben de bi duyuru açacaktım bu konuda.

Kafamda her şeyi planlıyorum bazen, o onu der ben de bunu derim diye. Bu biraz normal.

Ama genelde kafamda inanılmaz muhabbet dönüyor. Bazen kafamda karşı tarafın konuştuğu şeye gülüyorum.

Birkaç haftadır "oğlum ne yapıyorsun sen, ne yapıyorsun lan. Kendine gel, sen iyi değilsin" diye kendime geliyorum. Gerçi şimdi düşündüm de onu derken bile kendi kendime konuşuyormuşum.

Ben neler neler konuşuyorum aklımdan ya. Bir olay oluyor, hemen arkadaşıma anlatmaya başlıyorum kafamın içinde.

Ben delirdim mi ya.

edit: Hee bazen bir de aklımda biriyle konuşurum, kötü anlaştığım abimle falan. Kafamda bir şey söylediğini hayal ederim, sonra sinirim bozulur. Gidip kızmak isterim falan. Sağlıklı şeyler değil bunlar

herkese bir çengel de benden :D

üstüne bir de ben geçmişte olan konuşmaları tekrar ediyorum falan. mesela diyelim gün içinde biriyle oturup konuştuk sohbet muhabbet diyelim. öyle özel bir şey olmasına bile gerek yok. akşam eve geldiğimde o muhabbet içinde geçen bazı sözlerimi istemsizce tekrar ettiğimi görüyorum. birkaç gün sürdüğü bile oluyor bunun. sebepsizce o anı tekrar yaşamak gibi bir hissiyat var.

deli miyim lan ben de ? psikologluk olabileceğimi düşünmüştüm çok zaman. ama diğer taraftan da farkettim ki bu en azından içinde birikenleri zararsızca boşaltma yöntemlerinden biri.

hasılı senden kötüler de var be ! :D

Hayır hayır bu yanlış bir şey değil, aksine çok iyi bir şey. Hatta bunu kendi kendinizle yüzleşmek amacıyla yaptığınızda, psikolojide var olan bir tedavi yöntemini uygulamış oluyorsunuz. Sakın öyle düşünmeyin, böyle yapmaya devam edin. Ayrıca, ertesi günkü konuşmayı önceki gece içinizden yaparsanız daha akıcı daha rahat bir sohbet olur. Tiyatro gibi işte. Ne kadar prova, o kadar rahat oyun.

valla ben herkeste böyle sanıyordum zaten

Bence bu düşünme şeklinizle ilgili, ben görsel düşünürüm mesela aklımda konuşmalar geçmez, görüntüler dolaşır. Sizin yaptığınızı çok fazla canım sıkıldığında ve uzun süre yalnız kaldığımda eğlencesine yaparım sadece. Yaparken de kafayı yediğimden şüphelenirim, komik gelir. Normalsiniz yine de.

www.imdb.com

www.filimadami.com

les noms des gens

www.imdb.com

İzmir

İnsan/Toplam nüfus oranının yüksek olması sebebiyle.

antakya

medeniyetlerin buluşma noktası olması sebebiyle. kızları da güzel allah var, yazmamak olmaz şimdi. sadullah ergin'de olmasa tam süper olacak.

alanya.

istanbul dışında bir tek burada yaşadım/çalıştım. hayat ucuz, sosyal çevre daha geniş ve kalabalık değil. nefes alabiliyorsun.

emin değilim ama adana kesinlikle değil.

Istanbul ve antakya+iskenderun. Istanbulu anlatmama gerek yok sanirim. Antakya da yemekleri insanlari sehri guzel. Tarihi. Iskenderun da bildigin izmir. Insanlar bir arada sorunsuz mutlu yasiyo. Cok rahatlar. Acik gorusluler. Denizi havasi guzel. Yemekler leziz.

17 yıllık istanbul 4 yıllık çanakkale ve 1 aylık antakya maceram olmak üzere bu üçünün yeri ayrı. antakyayı çok sevdim.

ankara..

mardin'e henüz gidemediğim için istanbul.
gidersem muhtemelen ilk sırayı mardin alacak. sebebi; kültür ve sosyakültürel yapı.
istanbul için sebep; kültür ve coğrafya.

öncelike istanbul. her ne kadar karmaşa dibine kadar yaşansa da muhteşem bir şehir. sonra mardin;kokusu bile değişik. insana hissettirdiği his bir başka. kapadokya; mucize gibi..

istanbul,abi şehirde hayat var
trafikde var gürültü de var hırsız da var
ama İstanbul bir başka...

ankara
en güzel, en kıymetli zamanlarımı orada yaşadığım, en güzel dostluklarımı orada kurduğum,en sevdiğim insan orada olduğu için.

izledim ikisini de

cloud atlas
the fountain

yeni değil ama ben yeni izlediğim için www.imdb.com

cloud atlas+1
now you see me

mr. nobody
the diving bell and the butterfly
sideways

a fantastic fear of everything

mr.nobody+1

Fransizca kural demek, ikinci anlami da cetvel. Belirli bir düzende olmasından geliyor..

ing regular dan geliyormuş sanırım düzenli,her zaman olan anlamında

eksi sozluk bunun icin var. (bkz: regl) ilk entry.

gumus.

gümüş

Gumusten yaziyorum

hevesliysen git gör hem yağmurlu çamurluyken de tadını çıkarabilirsin
ayyy ne güzeldir kim bilir yaa

çok iyi etmişsiniz ya. ben de çok istiyorum bir türlü kısmet olmadı. zaten oraların, o kadar yeşilin içinde bir de yağmur yağdı mı, harika bir orman kokusu çıkar ortaya. inanılmaz keyifli olur bence. sabundan degilsiniz alın yanınıza yağmurluğunuzu çizmenizi, mis mis!

sümele manastırının hemen altında böyle apart evler var, oralarda kalın mutlaka 1-2 gece. iyi yapmışsın

çok çok güzel olur gidin tabi.yağmurlu da çok güzel oluyor oralar.ekim ayındayız nihayetinde kara kış değil.bence pişman olmazsınız.iyi eğlenceler şimdiden

şöyle diyim temmuzda karadenize gitmiştim aşağılar normal sıcaktı fakat yaylada donduk uzun gölde üşüdüğüm kadar üşümemiştim hiç, hele ayder diyorsun eğer gideceksen çok kalın giysiler alın botu şemsiyeyi saymıyorum bile. biraz yukarılarda zaten dumandan göz gözü görmeyecektir ama o da ayrı bi güzellik. düşüncesi bile şu an beni üşüttü.

karadenizin en güzel zamanıdır. inanılanın aksine yağmur zamanı sonbahar değil, haziran-ağustos arasıdır. elbet yakalanırsınız yağmura ama en azından yazın haberlerde duyduğumuz sel ve heyelan haberlerini hatırladığınızda halinize şükredeceksiniz.

üstelik de düşünsenize sonbaharla birlikte renk değiştirmiş ormanların içinde sarıdan mora her rengi görme şansınız olacak.

gelelim kötü haberlere, bayramda herkes sizin gibi kendini bi yerlere atacağından (ister karadeniz, ister kapadokya, ister fethiye) gittiğiniz her yerde kalabalık, kuyruk ve karmaşa olacak.

ayrıca yazın bile geceleri üşüten yaylalarda kıçınız donacak. ama korkmayın yazın bile kaloriferleri çalışır otellerin. sıkı bişeyler alın yanınıza muhakkak. tabi umarım tur programınızda yayla konaklaması vardır.

ps. muhlama tarifi öğrenmenize gerek yok, oradaki tereyağını, peyniri ve mısır ununu buralarda bulamayacağınız için, tarifi bilseniz de yaptığınız oradakiler gibi olmayacak. bulmuşken orada bol bol yiyin.

ps2. programınızda zigana tatil köyü varsa, orada benim için 15-20 tane fırın sütlaç yiyin.

Annemden aldigim bilgi :suyla beraber şeker kaynatilir oyle dökülür

benim annem de önce şekeri katar biraz kavurur sonra kaynamış suyu döker hep.

unu yağsız olarak kavurursan daha zor ama daha güzel olur. biraz rengi pembeleştikten sonra yağla da biraz kavurursun. şekeri miktarını zevkine göre ayarlayıp suya karıştırıp ayrı bir yerde şerbet haline getirirsin. un yağla da iyice kavrulduktan sonra şerbeti yavaş yavaş, un çektikte ekleyerek yedirirsin. biraz daha karıştırarak ateşte tutarsın. altını kapatıp, üzerine temiz bir mutbak bezi serip demlenmeye bırakırsın yarım saat kadar. afiyet olsun :)

ben suyla şekeri karıştırıyorum. kaynatmıyorum ama öyle soğuk döküyorum gayet de güzel oluyor.

herkes su deyince bir an karıştırdım sandım ve sildim yazdıklarımı fakat anneme sordum; ve evet.. biz su katmıyormuşuz.
eriyen tereyağında unu kavurup, un yağını kustuktan biraz sonra şekeri katıp altını kapatıyormuşuz.
tabağa yerleştirip donmasını bekliyomuşuz.

Bardakta da aynı şey oluyor mu?

Genelde şişede yapıyorum.

Ben de lcemem tortusu kalıyor gibi oluyor. Baskasından da duymuştum. Esas olay ısınıyor bira

dimi kötü oluyor doğrudur
tanıdığım bir çok insan dibini içmez
aslında sanırım yavaş içince öyle oluyor tadı bozuluyo asidi kaçıyo falan bişiler ısınıyodur belki de

şimdi hatırlayamadığım bi arkadaş da aynı böyle diyordu. ama belki o arkadaş sensindir, ne bileyim :)

hem şişede hem bardakta ben de içemem sonunu..

evet genelde ben de içemem sonunu

hızlı içince ısınmıyor, ben genelde yavaş içemem birayı, henüz ısınmamış olduğundan da dibinin geri kalanından bir farkı olmuyor, ben içerim.

"bazı" biraların dibinde tortu vardır ve tadı farklı, daha kekremsi(havalı kelime kullandım) olur. mesela duvel. gerçi duvel de şişede içilmez. neyse var böyle bir şey yani. filtresizlerde de oluyor bence sanırım galiba emin değilim aylardır bira içmiyorum. :/

yapan arkadaşım var.

Bir ben yapmıyormuşum, iyi bari :)

Hocam naptin sen biranin vitamini dibinde zaten.

Ben yapmiyorum oyle bir sey ama o son firttan ortalardaki kadar keyif almiyorum nedense.

bir adet ortalıkta dolaşma terliği, bir adet duşa girerken kullanılacak plajımsı terliği.

çarşafı serdikten sonra çarşafın toplanmaması için takılacak 4-5 tane çengelli iğne.

plastik bardak, çatal, kaşık. yoğurt aldın neyle yiyeceksin onu, di mi?

askı al yeter ya. bi arkadaş bi tahta sıkıştırmıştı ortaya, askısız sadece katlıyordu eşyalarını. o tahtayla da ara kat yapmıştı işte. dolabın üstüne bi şey koymayın diyorlar, siktir et ayakkabıları yatak altına yada dolabın üstüne koyabilirsin.

edit : ben sadece olaya dolap özelinde yaklaştım ya.

Temizlik malzemeleri, sabundur şampuandır havlu falan işte
Uyku giysileri, pijama gecelik vs
Ortalıkta dolanmalık giysiler, yurtta giyilebilecek rahat kıyafetler yani, kot pantolonla gezme diye
Günlük giysiler, ayakkabı, yurtta gezmelik terlik, banyo terliği vs

mini su ısıtıcı. uzun üçlü priz. yer varsa plastik komidin al, yurt dolapları çok küçük oluyor. ufak tefek bulaşıklarını yıkamak için sünger ve pril olmazsa olmaz.

tabi ki dolap için kilit
bi de hurç.iç çamaşırlarını ve çorapları koymak için.

*dolabın içine/dışına veya ranzaya asmak için -kangru askılık diyen var, ıvır zıvır askısı diyen var- böyle üzerinde bir sürü cebi olan yastık kılıfı ebatlarında bir şey, en hayatiis bu bence
*su içmek için kupa
*banyo çantası; plaj çantası gibi plastik bir şey bul. banyoya giderken havlularını leş gibi yerlere asma
*ketıla ütüye izin var mı o işler nasıl olacak bir düşün
*bol bol kutu al; kalın mukavva, teneke, plastik vs. (koçtaşlarda falan oluyor)
*nevresim getirirken; kenarları lastikli çarşafları tercih et, düzlere göre takıp çıkartması daha kolay oluyor hem de kaymıyor.
*kitap okumak için, mini okuma lambası
*çoklu priz
*duvara yapışan askılar

tuvalet odada mı yoksa dışarda mı bilmyorum ama bi tane ufak sepet al. lifini, sabununu, şampuanını, diş fırçanı vs koy. tuvalet, banyoya giderken çok işe yarıyor.

şampuanını dolabın üstüne falan koyma. bi daha geri gelmiyor.

bakirkoy
kadikoy- opera pasaji
ilk aklima gelenler bunlar

beşiktaş, büyük beşiktaş çarşısı
kadıköy opera pasajı pahalı biraz,
ümraniye'de de abiyeciler var, fiyatları daha uygun ama çok parıl parıllar.

opera pasajı +1
beşiktaş çarşısı +1

Ekimin son pazar günü bir saat geri alınacak.

o olay bitmeyecek miydi ya yine mi alıyoruz ileri geri

sıhhiye orduevi

başkent öğretmenevi var beşevlerde

maliye bakanlığına yakın olan hangisidir?

tanrıdan diledim.

en acıklısı;
(git: www.youtube.com

en neşelisi;
(git: www.youtube.com

yeşil ördek gibi, odam kireç tutmuyor ve yare söyleme diyorum.

bunu dinle sonra yenden konusalim www.youtube.com

en sevdigim turku de kutahyanin pinarlari www.youtube.com

calın davulları selanik türküsü www.youtube.com

bulbulum altn kafeste www.youtube.com yorum enfes

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

çığrışır bülbüller ( barış çetin )
hastane önünde incir ağacı ( gülay )
sivas ellerinde sazım çalınır

Tolga Çandar'dan geliyor:

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Bunlar da Yavuz Bingöl'den gelsin:

www.youtube.com

www.youtube.com

celal guzelses dinle..bir de son gunlerdeki favorim evlerinin onu yonca...

tolga çandar - efem

ruhi su - evlerinin önü mersin..

kardeş türküler - bahçede yeşil çınar

cengiz özkan - kırmızı buğday

feryal öney - aynalı körük

vb..

The Truman Show

pleasantville

Zack and Miri Make a Porno (2008)
seth rogen'ın oynadığı judd apatow'un yönettiği filmlere bi göz at, çok farklı bi mizah anlayışları var, filmleri beni çok eğnendiriyo

egleneceğinin garantisini verebilirim.

(bkz: the terminal)

dogma

(bkz: the burbs)

(bkz: true romance)

Haşlanacaksa çözmeye gerek yok. Kızartmak için falan çözdürmek daha iyi olur ama direkt haşlayabilirsiniz.

hemen pişireceksen azıcık su ekleyerek kısık ateşte üzerini kapatıp ısıt biraz.

Pilav varsa bende gelebilirim.

1. Seçenek

hemen haşlayabilirsin sorun olmaz.

Birkaç yıl önce süslü cümlelerin altını çizerdim ama artık çok komik geliyor nedense. Çünkü açıp baktığım yok, bakarsam da "ne diye çizmişim ki bunu?" diye düşünüyorum sadece. Bir anlamı yok yani.

Edit: Kitabın şekliyle değil içeriğiyle ilgilenmek gerek.

çizmem.nefret ederim,kitabı karalamaktan.

Çizmem. Kitaba bunu yapmaya kıyamam. Yazık. Şimdiye kadar ders kitapları hariç hiç bir kitabı çizmedim. Çizmek de bazen ergence geliyor bana.

Altını çizmem, hoşuma giden kısımların yanlarına kurşun kalemle tırnak işareti koyarım..

Çizerim. Hoşuma giden cümleleri. "Aa ben de böyle düşünüyorum" dediğim cümleleri. Hatta altını çizecek cümle bulamamış olduğum bir kitabı bitirdiğimde üzülüyorum.

çizerim de yazarım da hacı, hiç acımam kitaba.
hoşuma giden cümle olur paragraf olur çizerim veya işaretlerim.
hah zaman sonra açıp okuyor muyum? çok nadir.
önceden bende kitapta bir çizik olsa delirirdim artık öyle değilim.

@mutekebbir +1

ben paragrafın yanına ok işareti yapıyor ve kitabın en son sayfasına ilgili sayfanın numarasını yazıyorum. arada eski kitaplara bakıp son sayfadaki sayfaları yeniden okuyorum.

daha öncesinde bir deftere de yazıyordum her kitabı bitirince, o zor oluyordu.

çizmem. sayfalari kenarlarindan asla kivirmam. ayrac kullanirim.

çizmem, altı çizilesi, üzerine düşünülesi bir şey varsa sayfaya post it yapıştırırak not alırım. Mevzu uzunsa post it e şuraya bak buraya bak diye kaynak isimlerini eklerim.

etkilendiğim bi cümle olduğunda ben de tırnak işareti koyuyorum, gerek yok öyle karalamaya tırnak da aynı işe yarıyor.

post-it diye bir şey var, kitaplarıma özen gösteririm yazılıp çizilmesinden de hoşlanmam.

Kucuk kagit parcalarina notlar aliyorum. Kitap cizmiyorum. Begendigim betimlemeleri yaziyorum daha cok, ve bilmedigim deyimleri, kaliplari..

tekrar dönüp okumak isteyeceğim cümlelerin altını çizerim de yazı da yazarım.

genelde çizmem. çünkü parçaları bütünden ayırmayı, çok anlamlı bulmuyorum. o yüzden kitap bitirdiğimde cümleler, isimler vb. aklımda kalmaz. imgeler, bakış açıları ve kısmen de duygular kalır.

Gayet güzel çizerim, hem de bu iş için özel olarak aldığım renkli kuruboya kalemlerim, bu kalemlerin durduğu özel kalem kutum var. Önemli yerleri çizerim, gerekirse yanına yazı yazarım, not alırım, kitaptaki karakterleri vs bir post it e yazar kapağının içine yapıştırırım. Bazen kitap ozetlerini bir deftere not alırım. Sonuçta kitapları faydalanmak, öğrenmek kendimizi geliştirmek için okuyoruz, azami faydalanmak gerekli.
kitaba kıymak filan hikaye, ömür boyu rafta durup tozlanacak, çizsen ne olur çizmeden ne olur. Amaç faydalanmak, ve elimizdeki kitap antika değil, üç kuruşa satılan kitaplar.
ayrıca herkesin hafızası, zekası,kafasının çalışması farklı, misal ben okuduklarımı çabuk unutuyorum. Gerekirse altı çizili yerler hatırlatıcı oluyor.

çizmiyorum ama çizenlere ciddi anlamda özeniyorum.

akşama kadar evde yatacak olsam, hiçbir işim olmasa yapardım.

Her kullanıcı açma/onaylama/yorum yazma işinin 4 dakika sürdüğünü varsayarsan saatte 15 kullanıcıdan yaklaşık 12 saatlik bir iş. Yani saatine 4 TL veriyorlar denebilir.

Yapacak işi olmayan insan için ek bir gelir olabilir de gerçekten çok düşük ücret.

yapacak başka hiçbir işin yoksa gayet makul bence. o paraya gecenin dördüne kadar barda sigara dumanının altında milletin ağız kokusunu çeken arkadaşım var. oturduğun yerde yap işte 6-7 saatini alır. internette gereksiz geçirdiğimiz saatlerin yanında hiçbir şey.

Adeta insanı sömürmelik iş nedir ya ahhahaha. Paraya ihtiyacın varsa yaparsın, yoksa yapmazsın. Zor bir iş değil bu yani o kadar da, giriş seviyesi bi iş, veri girişi gibi bir şey işte. Daha neler var bi görsen.

hmmms aslında yapılabilir. curl'e bağlayabilsem ben yapardım mesela ama yine de değmez.

taş taşımayacaksın ya oturduğun yerden gayet de yapılabilir bir iş.o kadar parayı alabilmek için insanlar ne zor işler yapıyor bir bilsen.

r10'da genelde ortaokul-liseliler yapıyor bu tür post işlerini. haliyle fiyatlar düşük tutuluyor. ihtiyacınız varsa zor bir iş değil bence.

çocukluğumda bolca bitlendim de ben bu şekilde hatırlamıyorum biti..

Yok yahu, ne biti? Böcek düşmüştür kafanıza, hissetmemişsinizdir. Tam kulağınıza doğru yürüyünce hissedip düşürmüşsünüzdür işte aşağı?

bite benzemiyor.ağaçtan düşmüştür.

Böle bit mi olur yav,kocaman böcek bu,bit bundan çok çok daha küçük olur,rahat ol.

Gencler Allah ne muradiniz varsa versin.Aklimdan neler neler gecti.Bu yastan sonra bitlendik herhal dedim.yaramaz misafir masada,onun icin verilecek karari bekliyor.ulan 3 milim boyuyla ziplatti ya beni,daha ne diyeyim.

öldürme,dışarı at.yazık.

çakmakla yak

bit değildir bit minicik bişidir. bu büyük.

gerçekten bu kocaman bişey böcektir bit değildir.

Kulağa girmeden yakaladığın iyi olmuş.

zaten böreklik yazar o unların üstünde hamur işlerinin hemen hepsini yapabilirsin. benim kullandığım unda pasta-börek-baklava yazıyor :)

böreklik un dediği zaten bizim genel amaçlı kullandığımız un.pasta börek kek ne istersen yapabilirisn işte.

normal un o. amacın ne tür bir şey yapmak?

takıyorlar baloncuksuz.

takıyorlar ama baloncuk olabiliyor. bayağı da uğraşıyorlar ama kısmet. baloncuk dediyse çok değil. kenarlarda falan bazen. siz bi diyin. çekinmeyin.

takıyorlar baloncuk olmasın diye de baya uğraşıyorlar

bazıları takarsa 10 lira takmazsa 5 lira alıyor. çünkü baloncuk olursa yenisini takıyor o riske girmeyi de parayla karşılıyor.

Gecen gun gittim almaya, kendim yapicaktim adam takalim mi dedi, ben takamazmiyim dedim, zor dedi , bende kapla o zaman dedim adam tam 3 tane jelatini cope atti, kesin pisman olmustur cok zor is

100.yıl

kızılay'dan nasıl gidilir onu yazın bari:)

çok sağol..100. yıl tamamdır

kızılaydan metroyla da gelinir otobüsle de.otobüsle önünde inersin.metroyla gelirsen beşevlerde inip biraz yürümen gerekir.kızılayda burger ın önünden 220-221 e binersen gazinin önünde inersin.

sağlık ocağı veriyor, kızsan regl oldum sancıdan gidemedim de, ben öyle çok rapor aldım sağlık ocağından.

O zaman raporda ne yazıyor? bunu açık açık yazıyorlarsa iş yerine sunulacak kadar hoş bi rapor değil?

regl olmuş sancılı demiyorlar da, bunun tıbbi adını ya da başka bir şey uydurup yazıyor bizimki. hatırlayamadım şimdi. aman ne olacak bir de kim görecek raporda yazanı ben hiç umursamamıştım.

okulda ben de sallamam... isterse adlı adınca yazsın banane..

dee işyerinde bunu açıklamak gerekmekte... aile hekimleri rapor verebilir mi?

yahu iş yeri için aldım ne okulu 30 yaşına gelmişim :)

ahaha ne biliim, 80 tane forum okudum, okul kalmış aklımda...

bi de ben başlayalı daha 1 ay bile olmadı da, ondan henüz daha çekiniyorum biraz =P

aile hekimleri oluyor zaten sağlık ocağında. yani benim evin karşısında bir sağlık ocağı var aile hekimim de orada. o yazıyor bana işte raporu. iş yerim de kabul ediyor, daha özel bir rapor istemedi hiç. ama değişedebilir bilemedim, gerçi kurumsal bir şirket bizimki, kabul etmese başta onlar etmezdi, bence sağlık ocağından alın ve direkt ik'ya verin.

edit: o kadar kasmayın ya bence rahat olun daha az dikkat çekersiniz:) bir de hakkaten bir rahatsızlığınız olabilirdi. benim bu sancı olayı da yalan değil bu arada. kim ne diyebilir. yatagımdan kalkamadığım sabahlar oldu.. merak etmeyin sıkıntı yaratmazlar.

ishal oldum ya da midem ağrıyo falan deyip alıyordum ben.bazı aile hekimlerine direkt mevzuyu söyleyince halden anlayıp yazdıkları da oluyor.

yaa daha yeni elemanım diye titizlendim. raporu doktor hanım teyzenin vereceğinden emin olsam gerisini hallederim sorun olmaz da... rikss budur diyip yarın sabahtan dr a gitçem iş yerine. bakalım...

ben saklamıyorum da, anneannem saklıyormuş =)

hepsi duruyor

anam saklamış duruyor evde.

evet bir dosya içinde duruyorlar. :)

hepsi duruyor ama şu an aklıma geldi nerede olduklarını hiç bilmiyorum. ama duruyorlar yani onu biliyorum. :)

Saklıyorum.

Evet, sıralı ve dosyalanmış bir halde saklıyorum.

Hepsi duruyor. Liseyi atmak istiyorum aslında çok zayıfım vardı.

ben lise 1 karnemi rahat 5 sene cüzdanımda dolaştırdım

saklıyorum.

geçen gün atmaya kalktım annem izin vermedi.hala duruyor hepsi.

annem saklıyor bir dosyada.

ohoo, karne ne ki, ailemin evindeki bir dolabin iki rafi boyle sacma sapan hatiralarimla dolu.

annem saklıyormuş. daha geçen bir şey ararken keşfettim. sevindirik oldum.

hepiciği duruyor annem saklamış hep.

annem kesin saklıyordur bi sorayım hatta

ilkokul 3ten beri tüm karnelerim duruyor hepiciğide takdirnameli =)

ilk bölümümden ayrılıp başka bir bölümü 3,5 senede bitirdim. az zorlasam 3 senede de biterdi ama çoğu okulun bu erken bitirmeye karşı önlemleri var. üstten alınacak derslerin çakışması vs. sorun yaratır genelde. veya dönemlik ders kredi limiti.

genelde üniversiteden üniversiteye değişen bir olgu bu. bizim okulda bir dönemde alınan kredinin 1.5 katı kadar ders alabilme hakkınız var. biter tabi erken ama siz bitirebilir misiniz bilmiyorum:)

askerlik yapmadıysanız 29'dan sonra da kayıt falan yaptırmaz okul, aman dikkat.

askerliğini yaptın mı? yapmadıysan mezun olamazsın.

gazide ilköğretim matematik okuyup 3 yılda bitiren birini biliyorum

görsellerini linklesen daha kolay bu kadar linke kim tıklasın :)

bence birincisi çok hoş, reni de çok güzel, saatin hep klasik renklerini kullanıyor insanlar. erkeklerin kullandığı az aksesuar var zaten. siyah da hiçbir şey belli olmuyor.

evet daha fazla yorum lütfen:)

bu arada birincinin mavisi mi siyahı mı daha hoş sizce?

10. nun metal kayışlısı

11 tanesine de baktım metal kayışlı aradım valla.

1

erkeğim

linkler arasında kayboldum.

4

benim için bi saat arayıp bulun deseydin daha kolay olurdu ama neyse.bence 1. güzel

overlok makinesi ayağınıza geldi.
halı, kilim, yolluk, paspas kenarına,
halıfleks kenarına overlok yapılır,
hemen teslim edilir :))

1. linkteki guzel ilk uc linkten sonra sıkıldım digerlerine bakmadim. secenekleri biraz azaltaydin iyiydi

giriş belgesinde emanete alınmayacaktır yazıyor. sanırım bir şişe su dışında yanımızda hiçbir şey götüremeyeceğiz.

Sınav giriş belgesinde bozuk paradan bahsediliyor sadece. Kağıt para ile girebilir miyiz peki? Örneğin cepteki 20 liralık banknot sorun yaratır mı girişte?

@Timburton

kağıt para yaratmaz..defalarca girdim...

kağıt para götürülebiliyor.alyans götürülüyor.onun dışındaki şeyler yasak.emanet alınmıyor.

kağıt para götürülebiliyor da onu geçtim en olmadı çorabına falan sıkıştır içeri girdikten sonra tuvalette çıkar tekrar at cebine.

bütün liselerde aynı müfredat uygulanıyor malesef.farklı farklı yok.

1 kişi kalmaz ki.

1 kalır, 3 kalır, 5 kalır ..... 999 kalır.

500 kişi hayatta kalır.

1.numara.

sürekli başa dönerek devam ediyor.1 kişi kalıncaya kadar.

767

1.

sayı yarıya indikçe 1 hariç herkes 2. kişi, yani ölen kişi olacak.

Kişi sayısı çift olarak devam ettikçe 1 numara hayatta kalır:

500
250
125.

Burada 1 numara ölür.

1 olmaz o yüzden.

500'dür.

Çift sayılar olmaz, tek sayılar baştan sonran azalacak.

O zaman en ortadaki tek sayı olmalı. Yani 1-999'un medyanı. E o da 500. Nasıl oluyor o? 500. kişinin ölmesi gerekirdi ilk turda.

yok hiçbiri de değil

1, 3...
3, 7...
7, 15....
15, 31...
31, 63...
63, 127....
127, 255...
255, 511, 767
511

pardon 767 değil 511 miş.

(2 üzeri 9) -1

hocam çözdüm cevap 977

Yarın bi kağıda yazıp tek tek öldürücem adamları.

nasıl 977

n: 1000
n:500 ilk:1 son: 999
n:250 ilk: 1 son: 997
n:125 ilk:1 son:993
n:63 ilk :1 son:993
n:31 ilk:17 son:977
n:16 ilk: 17 son:977
n:8 ilk:81 son:977
n:5 ilk:209 son:977
n:2 ilk:465 son:977
Ve kazanan 977 :)

evet doğru 977 imiş

math.arizona.edu

soru 2de cevap da sayfa 6 da

977 diyen arkadaşlara ileriki hayatlarında başarılar

Teşekkürler :)

saç uzatmak hukuken serbest ama hoca taktıysa ya hocayla takışmayı göze alacaksınız(ki bence bunu yapın, şikayet edin, sonuna kadar direnin) ya da kestireceksiniz.

nasıl hukuken serbest, yönetmelikte "saçlar kısa ve temiz olur. ense düz ve açık olup favori, sakal ve bıyık bırakılmaz" yazıyor.

iki farklı ilaç niye kullanıyor? hangi ilaçlar?

@sorular sorular aklımdaki sorular o eski yönetmelik. yürürlükten kaldırıldı o. 1981 tarihliydi o. yenisi 2012 tarihli.

@esenboğa işe yarar cevaplara ihtiyacım var, çözüme yönelik olmayan sorulara değil. merak ediyorsan mesaj atar öğrenirsin.

@sorular sorular aklımdaki sorular, rica etsem link atar mısın lütfen

1981 tarihli MEB ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmeliğin yürürlükten kaldırılan hükümlerin uygulanmasına 2012-2013 öğretim yılı sonuna kadar devam edilecek.

ben eski yönetmelikten bakmıştım ama böyle bir durum da var.

doğru ben ona dikkat etmemişim. bu senelik idare ediversin artık. seneye bi daha uzatır :)

yeni yönetmelik seneye yürürlüğe girecek ama benim çalıştığım okul da dahil bütün okullarda serbest kıyafet uygulamasına geçildi.saç uzatmak da serbest.bakanlık da öğrencilerin kılık kıyafetiyle uğraşılmaması yönünde kesin talimatlar gönderdi.o yüzden kimse kolay kolay bişey de diyemez.şikayet etseniz başları ağrır.

bir başka noktaya da dikkat çekmek isterim.

ergen işte denmesinden yaş tahmini yapamam ama herkesin içinde saçını kes diyen bir hocanın karşısına sürekli uzun saçla çıkacak. hoca durumu anlasa dahi ve durumu (sağlık psikoloji ve her neyse) saklamasını isteyeceksiniz. ancak ufak çocuklar düşüncesiz olur ve genelde adidirler. acımasızca incitirler. kendilerinden ne üstünlüğü var da biz saçı kesiyorken bu herif bırakıyor diye sorup hocaya da çocuğa da baskı oluşturup sataşabilirler.

hoca bu aptalca şeylere sinirlenip durumu açıklayıp işleri daha da batırabilir.

nerden diyorum derseniz ufacık çocukken sınıfımda okuldaki tek uzun saçlı çocuk vardı. herkes saçları uzun diyedalga geçerdi hatta kavgalarda saçtan çekerlerdi (allahtan o kadar hain değilmişim ben sataşmazdım) geçen yıl öğrendim ki arkadaşından o zamanlar dediğiniz duruma benzer bir gerekçe ile aile gelip konuşmuş hiperaktivite nedeniyle ilaç kullanmaktaymış. fena ayıp edilmiş yani. ha çocuktur anlamaz. bunu hesaba katın.

tartışmak istenmemesi doğakl ama sosyal çevreden de soyutlarsa kendini kimse yardımcı olduğunu iddia edemez




ps:derdinize dert katmak istemem soruya da tam cevap vermedim ama konuşmadan önce yaşa okula çevreye arkadaş grubuna ve hocaya bağlı olarak iyice tartın istedim. umarm en iyisi gerçekleşir.

yaş kaç? tarzın nasıl genelde nasıl giyiniyorsun vs? bunlar önemli ama bence çok güzel. ben severim bu tarz kabanları.

yani oldukça kötü diyebilirim

24 yaşındayım genelde işimden dolayı resmi giyinirim. haftasonları ya da mesai dışında giymek için.

önündeki ipler olmasa güzel aslında

kötü :(

ayrıca kapşon tapınak şovalyesi gibi.

kötü

beğenmişsin, para da kazanıyorsan al giy allaşkına, ne kadar ki fiyatı zaten. giy hevesini al. 30unda mı giyeceksin, bu yaşlar önemli.

aynısının cebi farklı olanından aldım. çok kalın değil bir kaban için esasen. tarz olarak hoş. tek sorunu, omzuma oturmasına rağmen etek kısmı çok geniş. gerçi uzun bir palto olduğu için hareketi kısıtlamamak adına o olmalı.

ben seviyorum.

koyu grisi daha güzel, lacivertte düğmeler sırıtmış biraz. ama güzel, giyilir.

sakın yıkama
tabanı parçalanır

devamlı yıkıyorum benimkini beyaz olduğundan, hiç bir şey olmadı. ama bazılarının tabının içinde kartonumsu bir şeyler oluyor yamuluyorlar yıkadıktan sonra.

ben yıkadım, aynısı değildi ama bir şey de olmadı.

yani zaten ne olabilir ki, her kış yenisini almak gerekiyor, taban falan kalmıyor bir süre sonra.

ben yıkadım makinede bişey olmadı

evet mümkün.

ek ücret ödemek gerekiyor mu?

hayır hayır ücretsiz

www.ttnet.com.tr